TÜRK EDEBİYATINDA ROMAN

Türk Edebiyatında Roman Türünün Gelişimi Türk Edebiyatında modern anlamda roman Tanzimat’tan sonra görülmüştür. Tanzimat’tan önce roman ve hikaye türünün yerini halk hikayeleri, mesneviler ve meddah hikayeleri karşılamaktadır. Tanzimat Dönemi sanatçılarının Batı dillerini öğrenerek eserleri okumaları ve çeviriler yapmaları sayesinde Türk edebiyatına modern anlamda roman türü girmiştir. Türk edebiyatındaki ilk çeviri roman Yusuf Kamil Paşa tarafından Fenelon’un yazdığı Telemak’tır. Türk Edebiyatındaki İlk’ler İlk yerli roman=> Şemsettin Sami’nin yazmış olduğu Taaşşuk-ı Talat ile Fitnat” adlı eserdir. İlk edebi roman=> Namık Kemal’in yazmış olduğu “İntibah” adlı eserdir. İlk tarihi roman=> Namık Kemal’in yazmış olduğu “Cezmi” adlı eserdir. Batılı anlamda ilk roman=> Halit Ziya Uşaklıgil’in yazmış olduğu “Mai ve Siyah” adlı eserdir. İlk realist roman=> Recaizade Mahmut Ekrem’in yazmış olduğu “Araba Sevdası” adlı eserdir. Köy yaşamını anlatan ilk roman=> Nabizade Nazım’ın yazmış olduğu “Karabibik” adlı eserdir. Tanzimat Döneminde Roman ve Genel Özellikleri Fransız romancılığının etkisi ile yazılmışlardır. Dönemin ruhu yansıtılmış olup romanlarda toplumsal karamsarlık ve umutsuzluk sıkça görülmektedir. Her romanda ölüm olması dikkat çekmektedir. Romanlardaki aile yapısı, bozulmuş ve sağlıksızdır. Mutsuz aileler ve mutsuz bireyler ön plana çıkmaktadır. Dönemde yaşanılan ekonomik sıkıntı ve etkileri romanlarda da görülmektedir. Ahlak konusu her romanda vardır ve romanın amacı ahlak dersi vermek olarak görülmüştür. Romanlardaki aşk iki türlüdür: Ya karşı cinse duyulur ya da onun kişiliğine duyulur. Tanzimat romanlarının bir diğer dikkat çekici özelliği ise olayların kadınlar çerçevesinde ilerlemesidir. Olayları idare edenler ya da akışına yön verenler genel olarak kadın kahramanlardır. Kadınların eğitimi konusuna da hemen hemen her romanda değinilmiştir. Eğitimsizlik, felaket olarak görülmüştür. Romanların üslubu geleneksel anlatım (meddahların anlatım tarzı) tarzındadır. Yazar yan tutar, olaylara müdahale eder ya da kahramanlara kızar. Bu anlatım şekli en çok Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarında görülmektedir. İlahi bakış açısı ve yazar anlatıcı tarzı ile yazılmışlardır. Mekan genel olarak İstanbul’dur. Karakterler ise Batılılaşmanın etkisi ile devlet memurları ya da üst kademeli yöneticilerdir. (Aydın tipler) Kişiler genel olarak tek yönlüdür: ya iyidir ya da kötüdür. Romantizm akımının etkisi görülmektedir. (Recaizade Mahmut Ekrem ile realist anlayış roman türüne giriş yapmıştır.) Rastlantılara, hayallere ve duygulara geniş yer verilmiştir. Kölelik, mirasyedilik, züppelik, evlilik, geleneklerin yanlışlığı ve eksikliği, idealizm, kadınların eğitimi, aşk, siyasi anlayış, yozlaşma gibi konular romanlarda tema olarak ele alınmıştır. ?ROMANTİZM= Klasisizme tepki olarak doğmuştur. Bütün kural ve biçimleri yıkmıştır. Duygu ve hayal, ön plana çıkarmıştır. Konular günlük yaşamdan, ulusal efsanelerden ve tarihten alınmıştır. Biçimsel kusursuzluk aranmamıştır. Sanatçılar eserlerinde kendilerini saklamamıştır. Toplumun her kesimi eserlere dahil edilmiştir. Tipler tek yönlü olarak anlatılmıştır. Tasvirler oldukça kullanılmıştır. Victor Hugo, Johann Wolfgang Goethe, François Rene de Chateaubriand, Walter Scoot, Alphonse de Lamartine, Serguievitch Puşkin, Alexandre Dumas, J. J. Rousseau dünya edebiyatındaki temsilcileridir. Türk edebiyatındaki temsilcileri ise; Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami ve Abdülhak Hamit Tarhan‘dır. Servet-i Fünun Döneminde Roman ve Genel Özellikleri Servet- i Fünun topluluğu 1896-1901 yılları arasında Servet-i Fünun dergisi etrafında toplanan edebiyatçılardan oluşmuştur. Bu topluluktaki sanatçılar; Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Ahmet Şuayp, Hüseyin Suat Yalçın’dır. Servet-i Fünun edebiyatının geliştiği dönem II. Abdülhamit Dönemi’dir. Bu dönemin yönetim şekli ve baskıları roman türünü de fazlasıyla etkilemiştir. Bu nedenle toplumsal ve siyasi konular romanlarda ele alınamamıştır. Dönemin aydın kişileri ve hayatları romanlara konu olmuştur. Romanlarda ağır ve ağdalı bir dil kullanmışlardır. Bu nedenle kendilerinden önceki ve sonraki yazarlar ile ayrılmaktadırlar. Türk edebiyatında “Araba Sevdası”, “Sergüzeşt” ve “Zehra” ile başlayan “gerçekçi roman” (realist) anlayışı bu dönemde sürmüştür. Fakat romanlarda realizm dışında romantizm de devam ederken natüralizm etkileri de görülmüştür. Örneğin Mai ve Siyah adlı eser realist bir roman olmasına rağmen ana karakteri romantiktir. Romanlarda hayal ve gerçek çatışması devam etmiştir. Melankoli, kötümserlik, kaçış, yalnızlık ve bunalım gibi konular romanlarda tema olarak ele alınmıştır. Bireysel temalar ön plandadır. Bütün olaylar aile ortamı çerçevesinde anlatılmıştır. Romanlardaki kişiler iyi eğitimli, zengin, elit ve Batı kültürüyle yetişen aydın kişilerdir. Sıradan insanlar ikinci plandadır. Mekanlar; kapalı ve dar mekanlardır. Bu dönem romanlarının kurgusu, olay akışı ve seçilen karakterleri oldukça güçlüdür. Bu dönem romanlarının tek kusuru ağır dillerinin olmasıdır. Bu özelliği de Halit Ziya Uşaklıgil fark etmiş ve romanlarını sade dil ile yazmaya çalışmıştır. Bu döneme ait başlıca romanlar; Halit Ziya Uşaklıgil=> Aşk-ı Memnu, Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar Mehmet Rauf=> Eylül, Ferdayı Garam, Bir Aşkın Tarihi Hüseyin Cahit Yalçın=> Nadide, Hayal İçinde Hüseyin Rahmi Gürpınar=> Mürebbiye, Metres, Şıpsevdi ?REALİZM= Gerçeği ve dış dünyayı olduğu gibi anlatan bir akımdır. Okuyucuda yaşanmış veya yaşanılabilir bir izlenim bırakır. Olağandışılıklar görülmez. Rastlantılar yoktur. Gözleme dayalı olarak yazılır. Betimlemeler ön plandadır. Kişiler günlük yaşamdan ve sıradan kişilerden seçilir. Yazar eserlerinde aradan çekilir ve kişiliğini gizler. Olaylar karşısında yazarın düşünceleri belli değildir. Yazarlar tarafsızdır. Dil sağlam, üslup ise açık ve yalındır. Biçimsel yetkinliğe önem verilmiştir. Doğa ve töre tasvirlerine geniş bir yer verilmiştir. Dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Gustave Flaubert, Stendhal, Balzac, Mark Twain, Dostoyevski, John Steinbeck, Çehov, Gorki‘dir. Türk edebiyatındaki en önemli temsilcileri ise; Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf‘tur. Tanzimat Dönemi Romanı ile Servet-i Fünun Dönemi Romanı Arasındaki Farklılıklar ve Benzerlikler Tanzimat Dönemi Romanı Sanat, toplum içindir anlayışı hakimdir. Toplumsal yarar gözetilmiştir. Yanlış Batılılaşma, batıl inançlar, kölelik, cariyelik, evlilik gibi konular işlenmiştir. Dili sadeleştirmişler, süslü ve sanatlı anlatımdan uzak durmuşlardır. Romanlar teknik yönünden zayıftır. Mekan; İstanbul’dur. Kişiler ise aydın çevreden seçilmiştir. Servet-i Fünun Dönemi Romanı Sanat, sanat içindir anlayışı hakimdir. Toplumsal konulara yer verilmemiştir. Yalnızlık, bunalım, kaçış, aşk gibi konular işlenmiştir. Ağır ve sanatlı bir dil kullanılmıştır. Batılı anlamda en olgun eserler bu dönemde verilmiştir. Mekan; İstanbul’dur. Kişiler yine aydın çevreden seçilmiştir.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol